AHLATLI DERVİŞOĞLU KAVALCI
RECEP…
1845 yılında Ahlat’ta doğdu.
Gençlik yılları burada geçti. Geçimini sağlamak için ömrünün bir kısmını Batum’da çalışarak
geçirdi. Küçük yaşta tanıştığı kavalıyla bazen din felsefesine dalar, bazen hiciv ve mizahla seslenir bazen
de methiyeleriyle ruhlara hitap ederdi. Sesinin pek güzel olmadığından
yakınırdı. Şiirlerinin büyük bir kısmında
Yunus Emre’nin etkisi vardır. Okur yazar olmadığı için eserlerini yazılı
olarak bırakma olanağından yoksun kalmıştır.
Şiirlerinden pak azı günümüze kalmıştır. Bu da hafızalarda kalanların
derlenmesiyle ancak başarılabilmiştir. Şiirlerini kavalıyla renklendiren eşine
rastlanmayan önemli bir halk ve hak aşığıdır.
Dervişoğlu sırtındaki kavalını tevazu ile dudakları
arasında gezdirir. Allah’a karşı özleyiş duyarak, aykırı hırs ve duyguları
doğruluk ve inanışa davet eder. Allah’ın kurallarına karşı sevgisini
kazanmalarını arzu eder. Bunun için Hakkın büyüklüğünden, hakimliğinden, kudret
ve kuvvetinden bahseder. İnsanların ölümü hatırlamalarını ve işlerini ona göre
ayarlamalarını diler. Dünya malına düşkünlüğün karşısındadır. İnsanların
arkasından konuşulmasının ve dedikodunun aleyhindedir. O’na göre dünya
yalandır. İnsanlara ancak yapabilecekleri iyilikler kar kalacaktır. Düşkünlere
el uzatma icap eder, cehaleti reddeder. Cahillerin meclisinde bulunmak şöyle dursun, ayak bile basılmamalıdır.
Dervişoğlu’nun şiirlerinde
tasavvuf öğelerine rastlamak mümkündür. Bu nedenle O’nu tasavvuf şairleri
arasında göstermek yanlış bir değerlendirme olmayacaktır. Buna karşın
Dervişoğlu’nun softa tavrı yoktur. Sürekli olarak mütevazı bir derviş tavrı
takınmıştır. Yaşamının unutulmaz anlarında meydana gelen olaylar karşısında
irkilmiş, kendi düşünce tarzını sade tatlı bir üslupla, basit, macerasız
feryadı andıran sözlerle ile getirmiştir. Yarı aydınlık bir fecir aleminin
derinliklerinden gelen ilahi bir ses gibi ruhlara bitmez tükenmek izler bırakan
duyuşları çırpınarak, hıçkırış ve yalvarışlarla ortaya koymuştur.
Dervişoğlu, duygu ve duyuşlarını
zaman zaman kavalıyla terennüm eder, hak ve doğruluk üzerine inşa edilmiş
fikirlerini düz, sıkıcı etkilerden kurtararak söyler. Ömrünün uzun bir kısmı
yoksulluk içinde geçen Dervişoğlu’nun
sesinin pek güzel olmaması, döneminde değerinin bilinmemesine neden
olmuştur. O, bu gerçeği kabullenmiş,her sanatçı gibi değerinin kendisinden
sonra anlaşılacağını dile getirmiştir. Dervişoğlu, kendisini herkesten,
kaybolan bir parlaklığı isli bir lambayla aydınlatmak ister gibi
gücendirmeyecek bir eda ile geçmişin karanlıklarına dalan hayalinin ufukları
seyreden gözlerine verdiği cesaretle, meşakkat dolu yaşamının izbeliğini beka
ve hak fışkıran Vanlığının talihsizliğine bağlamış, yıllar boyunca süregelen
ince duyguları saran varlığını doğanın özene bezene yarattığı bir güle
benzeterek daldan aşağı bittiğini dile getirmiştir. Buna karşın O’nun
şiirlerinde edebi şekil aramamak gerekir. O’nun da böyle bir edebi endişeye
kapılmadığı aşikardır. O, gönlünü dinler, coşup taşan duygularını değiştirmeden
ve süslemeden hissettiği gibi ortaya koyar.
Dervişoğlu, pek çok Ahlat’lı gibi
geçimini temin etmek maksadıyla yaşamının belirli bir dönemini o yıllarda pek
rağbette olan Batum’da çalışarak geçirmiştir. Batum’a gitmek üzere Ahlat’tan
ayrıldıktan sonra tekrar dönüşüne kadar geçen zaman içinde pek çok olayla
karşılaşmıştır. Bunlarla ilgili duygularını da dile getirmiştir. Bunlardan çok
az bir kısmı günümüze kadar gelebilmiştir. Zaman zaman döneminin ünlü ozanları
ile atışmalara da katılmıştır. Aşık Summani ve Aşık Karari ile olan atışmaları
dikkate değer niteliktedir.
Dervişoğlu, yaradanına olan aşkı yanında beşeri aşklardan da
nasibini almıştır. Üç büyük aşk yaşadığı bilinmektedir. Elif, Gülperi ve
Zeliha, Dervişoğlu’nun aşık olduğu ve duygularını dile getirerek ilham aldığı
kadınlardır.
Dervişoğlu, 1915 yılında 70
yaşında Ahlat’ta büyük aşkı yaradanına kavuşmak üzere dünyasını değiştirdi.
Hey ağalar ne illerin gelmiştir
Kara karga tarla kuşun beğenmez
Oğullar babayı, kızlar anayı
Taze gelin kaynanayı beğenmez.
Güzel var dünyada söylenir namı
Güzel var artırır günbegün şanı
Güzel var bulunmaz bir parça nanı
Zengin fakir o güzeli beğenmez.
Hak nasip eylesin farzı, sünneti
Yiğit olan kaldıramaz minneti
Hak yarattı yetmiş iki milleti
Hiçbir millet bir milleti
beğenmez.
Gel benim ördeğim gel benim kazım
Ben ölenden sonra kim çeker nazım
Söyle Dervişoğlu sana ne lazım
Kocalmışsın kızlar seni beğenmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder